12 Mayıs 2010 Çarşamba

panda sefası


Hani böyle sıcak havada, klimalı otobüse binersin de o serinliğe alışmana mükabil, otobüsten inince "laakk" diye sıcak hava duvarına çarparsın ve kuyruğunu kovalayan köpekler gibi geri otobüse girme isteğiyle arkana döndüğünde, kapının kapanmış, seninse çok geç kalmış olduğunu fark edersin ya, işte öyle üzülüyorum; bu pandaların iktidarsızlığından doğan en direkt serbest vuruşun sonucu olan nesillerinin tükenmesine.
            Pandaların dünya üzerindeki nüfusu 1600 kadar, yani; bu yanakları mıncıralası hayvanların nüfusu, sempatik olmak için onun silüetini logo veya reklam görseli olarak kullanan şirket sayısından daha az. Tabi ki ben bu yazıyı pandaların tembelliklerinin üzerinden, iktidarsızlıklarıyla dalga geçmek için yazmıyorum. Nüfus azlığının ne menem bir şey olduğunu bana fark ettirdikleri için, teşekkür etmek amaçlı yazıyorum. Ne zaman dünyanın her hangi bir yerinde bir panda doğsa, beşeriyetin içi huzur dolar, saçma bir gülümseme çöreklenir suratlara, meraklar yönelir yeni doğmuş pandaya. İsimler konulur ona, hatta Türkiye’de adının sonuna –cik –cık eki konur, Brezilya’da –inho. Ya kediler, köpekler ve atlar gibi nüfuslu, güzel ve şirin olsalardı veya  damla balığı, yıldız burunlu köstebek veya aye aye gibi çirkin hayvanlar olsalardı kimse iplemicekdi. Demek ki; Bulunmaz hint kumaşı sendromu sadece insanlarda değil hayvanlarda da oluyormuş, ilgi ve sevgi üzerinde olunca şımarıp, iş savsaklamak yaratılanların doğasında varmış.
            Rahat bırakın şu hayvanları artık! Çiftleşsinler diye gözlerinin içine bakınca şımarmalarına artı olarak, belki de utanıyorlardır. Dön arkanı çekik gözlü hanım teyze. Edep yahu!

0 yorum:

Yorum Gönder